07 October 05, Friday @ 18:35
Evet, oldukça uzayan bir çalışma döneminden sonra
rootfs 0.1'i çıkardık. İki önemli getirimiz var, ilki artık altyapımız tamamen yerine oturduğuna göre uygulamalara yönelik geliştirmelere devam edebileceğiz, ve güncellemelerimiz bu altyapımız ile kolayca oluşturulacak ve kullanıcılara ulaşacak. Bu aynı zamanda düzenli ve hızlı bir şekilde yeni versiyonlar çıkarmaya devam edeceğimiz ve kalite kontrol tamam dediğinde pardus 1.0'ı ortalığa salabileceğimiz anlamına geliyor.
İkinci getiri ise, artık her şey yerli yerine oturduğuna göre, katkıcılarımızla daha fazla ilgilenebilir, belgelere gereken ilgiyi gösterip, ekosistemimizi genişletebiliriz.
Peki tüm bu harcanan emek ve zamana değdi mi? Pisiye baktığımda çok güzel bazı özellikler görüyorum.
* Üzerine kolayca araç yazılabiliyor! Burda kısmen python kullanmamızın, kısmen de paket metadatası ile paketi derlemek için verilecek komutları güzelce ayrı tutmamızın payı var.
* Çok temiz ve kısa! Tüm özellikleri bittiğinde bile kolayca maintain edilebilen, ve anlaşılabilen bir kod olacak. Ayrıca tek tek her parçasını, yada tümünü birer modül gibi kendi programlarınızda kullanmanız mümkün. Paket araçları yazmak işten bile değil.
* Paket hazırlamak çok kolay! Burda Çağlar'ın gentoo tecrübesiyle hazırladığı kapsamlı actions api'nin, sık yapılan işleri düzgün biçimde pisi'ye yaptırmamızın, ve tabi derleme betiklerinde gene python kullanmamızın ciddi payı var.
* Dosya adlarını URI olarak alabilmek, metadata içinde değişik dillere (ilerde değişik mimarilere de) destek (salak rpm spec'ten gelen description'ı gettext'e veriyor, elinizde tüm paketlerin çevrilmiş po dosyası olacak ki işe yarasın), subversion üzerinde paket geliştirme, binary paket kuruyor olmasına rağmen, çok kolay biçimde kod çekip derleyip kurabilme vs gibi pek çok ufak özelliği var.
Debian'ın saçma ad-hoc data formatları, portage'ın binlerce satırlık shell hackleri, rpm'in yetersiz dependency sistemi vs tarih oldu artık :)
Çomar henüz yapılandırma işlerini pisinin üzerinden almak (pisinin basitliğinin bir diğer nedeni) ve kullanıcıya root parolasıyla vs uğraştırmadan bir takım ayarlarını yaptırmakla yetiniyor, oldukça faydalı olacağına inandığımız network yapılandırma modülü ise dağınık halde hazır. Yakında onu da toparlayıp koyacağız. Çomar da ilerde uzaktan yapılandırma, ayar kurtarma ve taşıma, vs gibi işlevlerine başlayınca ortalığı
*sarsacak* bir pardus'a hazır olun!
Be the first one to comment...
02 October 05, Sunday @ 12:41
Çetin bey, bir konuşmamızda taa sanayi devrimini yapamamış olmamızdan başlayan bir süreçle, yurdum insanının somut olarak varolmayan şeylere değer biçmeyi öğrenemediğini, bunun da yazılım sektöründeki garabetlerin temel kaynağı olduğunu söylemişti.
Kalitenin bir ölçüsü konamadığı için çok saçma şeyler hiç bir eleştiri almadan geçip gidiyor, hatta norm haline geliyor. Bunun yazılım sektöründe beni en rahatsız eden örnekleri iş ilanları, görüşmeler, ve CV lerde.
Herhangi bir gazetenin iş ilanları bölümünde binlerce kötü örneğe rastlanabilir, ben iyi bir örnekten gideyim, bugün Joel Spolsky'nin verdikleri bir iş ilanına
bağlantı verdiğini gördüm.
İlanın kendisi de burda.
Hemen dikkat çeken noktalar:
1. Şirketin nasıl bir plan ve genişleme içinde olduğu, neden eleman ihtiyacı duydukları anlatılmış.
2. Ne iş yapacağınız, ve ne sorumluluklarınız olacağı açıkça belirtilmiş.
3. Ne derece bilgi ve tecrübeye ihtiyacınız olacağı kolayca anlaşılıyor. Çok geniş bilgi alanlarını ifade eden bulanık akronim ya da isimler yerine "web'in teknik işleyişini kavramış olmak, bir web sayfası oluşturabilmek" gibi somut yetenekleri isteyen ifadelere dikkat!
4. Laf olsun diye, aranan iş için gerekenlerin dışında yetenek ve bilgiler yazılmamış.
5. Çalışma koşulları, saatleri, ne gibi olanaklar verileceği açıkça belirtilmiş.
Böylece, ne siz uygun olmayan bir iş için zaman kaybediyorsunuz, ne onlar ihtiyaçlarına uygun olmayan bir sürü kişiyle görüşmek zorunda kalıyor.
Gelecek sefere CV mevzuu...
Be the first one to comment...
15 September 05, Thursday @ 20:50
İş arkadaşım A.Murat Eren
evlendi, kendilerini ve eşini buradan tebrik ediyorum. Bu arada Duygu Chun-Li'ye benzemiş ama sen bir Ryu'dan ziyade bir Tarkan modeli yakalamışsın, Çinli adam açık yaka mı giyer yahu :)
Kutlamalar sebebiyle buraya Ümit Bozkır'ın katkılarıyla elde ettiğimiz, neşe kaynağımız Ankaralı Namık'ın resmini koyuyorum:
Be the first one to comment...
12 September 05, Monday @ 02:09
Bugünkü
masalımız bir Afrika ülkesinde geçiyor,
Ruanda adındaki bu ülke birinci dünya savaşından sonra Belçika'ya verilmiş, Belçika'lılar işe burun şekli, boy gibi bir takım keyfi parametrelere göre halkı ikiye ayırarak başlamışlar. Kimlik kartlarına da bu ayrımı yazmışlar.
Daha beğendikleri Tutsi'leri ayrıcalıkla işlere getirmişler. Diğer grup olan Hutu'lar ise içten içe eziklik hisseder, kaynaksızlık ve sömürgelikten kaynaklanan sorunlarının Tutsi'ler yüzünden başlarına geldiğini düşüne dururmuş. Bunu Amerika m-16, Avrupa ak-47 satarak 130 milyon dolarlık bir pazarla değerlendirirken, Çin ise sent bazında fiyatlarla palalar, jiletler ve baltalar satarak 4.6 milyon dolara yakın para kazanmış.
Bütün bu hazırlıklardan sonra, devlet başkanı Habyarimana'nın uçağı düşürülerek öldürülmesiyle birlikte 100 gün içerisinde 800.000 civarında Tutsi'nin ve birçok Hutu'nun öldürüldüğü bir katliam olmuş.
Bu olaylar olurken birleşmiş milletler görevlileri olayları izlemişler, az sayıda kendi askerlerinin öldürülmesine bile göz yummuşlar.
Almanya, Ruanda ve Yugoslavya'dan sonra gökten üç masal daha düşmüş, biri Sudan'a, biri Kongo'ya...
Be the first one to comment...
03 September 05, Saturday @ 20:12
Birkaç haftadır laptop problemi yüzünden işlerim aksadı, blog yazmayı da iyice ihmal etmişim.
Yılbaşında aldığım Toshiba M30 tam çalışmanın ortasında bozuldu (bu ikinci oluyor), teknik servis de "bunu yurtdışına göndericez anakart değiştirmeye, garanti kapsamına da girmiyor" deyince tepem attı. Bakalım kavgayla nereye varacağız.
Her işte bir hayır vardır, bu vesileyle bir adet Sony Vaio fs285m almış oldum, spektekülır specleri (1gb ram, sonoma 1.7 centrino, 80gb hd) dışında harika lcd'si ile de mükemmel bir alet. Bu lcd'ye bakınca diğerleri kusmuk gibi geliyor, fiyatları özellikle fs serisinde çok ucuz, mutlaka bir bakın.
Geçenlerde
Eray ve
Umut ile bilgisayarın bize sevebileceğimiz sanat ürünlerini otomatik olarak bulup bulamayacağını tartışırken, Eray ilginç bir
makaleden bahsetti.
Basitçe A ve B ayrı ayrı sıkıştırılıyor, sonra bir arada sıkıştırılıyor, ve bu ikisi arasındaki farktan A ve B arasındaki yakınlığa dair bir sonuç çıkarılıyor. Verinin biçimini kale almaması ve her tür binary dosya üzerinde uygulanabilmesiyle biraz sihir gibi görünen bu yöntemi eskiden beri içimde ukte kalan otomatik
tagline bulucu ile deneyeyim dedim ve sonuç olarak bu ufak
python programı çıktı.
findtag.py taglinedosyası eposta
şeklinde çalıştırıyorsunuz. Taglinedosyası % satırlarıyla ayrılmış (standart fortune formatı) taglerden oluşacak.
Fortune veritabanı üzerinde bu blog için çalıştırınca:
Mr. Jones related an incident from "some time back" when IBM Canada
Ltd. of Markham, Ont., ordered some parts from a new supplier in Japan. The
company noted in its order that acceptable quality allowed for 1.5 per cent
defects (a fairly high standard in North America at the time).
The Japanese sent the order, with a few parts packaged separately in
plastic. The accompanying letter said: "We don't know why you want 1.5 per
cent defective parts, but for your convenience, we've packed them separately."
-- Excerpted from an article in The (Toronto) Globe and Mail
çıktı. Bi ara eposta istemcime entegre edip deneyeceğim, bakalım bayesian hedelerden daha iyi sonuç verecek mi...
Be the first one to comment...
12 August 05, Friday @ 15:36
Bugün Eray, pisi kodlama stili üzerine bir tartışmada şunu dedi:
Code'un guzelligi adlardan underscore kaldirmakla olmaz. :)
Oyle olsaydi Gnome code'unu mixedCase'e degistirirdik bir script'le ve harika bir code olurdu :)
Somut bir
örnek görelim hemen:
void
nautilus_navigation_window_update_show_hide_menu_items (NautilusNavigationWindow *window)
...
şimdi bunu öbür şekle çevirelim:
void
nautilusNavigationWindowUpdateShowHideMenuItems(NautilusNavigationWindow *window)
...
Evet, gerçekten her ikisi de birbirinden kötü. Görüldüğü gibi yanlışlık işin temelinde olunca yazım şekli kimseyi kurtarmıyor :)
Örneğe dikkatli bakarsanız bir nautilus easter egg'i görebilirsiniz, ama özellikle python'la uğraştıktan sonra gnome kodlarına bakmanın kusma etkisi yarattığını unutmayın.
Be the first one to comment...
07 August 05, Sunday @ 16:31
6 Ağustos günü, 15 yıldan sonra Eric Adams'a yaklaşık 40 metre mesafeden where the blood of my enemies lies diye eşlik ettik. Kısa saçlar ve günlük kıyafetlerle heavy metal konserine gitmek garip bi durum, ama en çok bağıran da bizim yaş grubumuz oldu sanırım. Sahne performansı konusunda Manowar'un üstüne grup yokmuş, tabi bunda özellikle gods made heavy metal derken çakan şimşeklerin ve mekanın (Yedikule zindanları) payı vardır.
Stephen King amca da nice yıldan sonra Kara Kule serisini tamamlamış, ulan ya adam ölecek ya biz, sonunu öğrenemeyeceğiz endişelerinden kurtarmıştı bizi. Acaba bizim kuşağın içinde başka ne ukte kaldı.
Cumartesi günü Hiroşima'nın 60. yıldönümüymüş aynı zamanda. Bu konuda
bu ve
bu filmleri görmeden düşünmemek lazım.
Be the first one to comment...
28 July 05, Thursday @ 17:59
Bezdirici İstanbul sıcaklarında bilgisayar ile uğraşmaktan bezmiş bir halde tatil planları yapmakta, bir haftalığına bir yelkenli tekne kiralayıp Gökova-Datça bölgesini gezme hayalleri kurmaktaydım.
Şu işe bakın ki, yurdumun charter işlerini Almanlar ve İngilizler ele geçirmiş. Bu üçkağıtçılar yabancı bayraklı teknelerini üç haftası zaten sıfır tekne fiyatına denk gelecek ücretlerle kiralarken, bir de transit log, gps depozitosu, ıvır, zıvır şeylere ekstra ücret kesmeye kalkıyorlar. Peki hiç mi Türk charter şirketi yok? Allah için iki tane falan var, onlar da kazıkçılıkta aşağı kalmadıkları gibi bir de çok doluyuz tribi çektiler, ama marinadaki çalışanlara sorunca çoğu teknenin 5 haftadır dışarı çıkmadığını söylediler. Onların da transit log istemeleri ise iyice komik, vergi ödememek için herkes yabancı bayraklı tekne mi alıyor nedir.
Bir iki yer ise daha çok eğitim ağırlıklı kiralıyor ama onlar da en fazla üç gün, çok uzaklaşamayız, şu günden bugüne, doluyuz hede höd tripleri yaptılar.
Neyse koca Marmaris'te bi tane kiralık yelkenli bulamayınca (motor sesi ve göbek havasıyla bezdiren aptal guletlerle hiç işim olmayacağı için) bari Datça'ya gidelim, kara yoluyla bir tatil/gezi yapalım dedik.
Datça'da belediye güzel bir yelken klubü açmış, çocuklara optimist, büyüklere surf dersleri falan veriyorlar. Orda bi kenarda duran
Laser tekneyi görünce, ulan hiç centreboard tekne kullanmadım, bari yelken hevesimi bundan alayım dedim. Meret çok hızlı kaçıyormuş :) Özellikle pazartesi sabahı fırtınalı sert bir havada epey suyu öptüm :)
Charter işini tekel haline getiren yabancılardan intikamımı ise her İngiliz turist gördüğümde denize gözlerinin önünde
bir kutu çay dökerek aldım >;)
bek tu koding...
Be the first one to comment...
09 July 05, Saturday @ 13:15
Sevgili
Barış,
Çok affedersin ama "mesleği yazılım geliştirmek" olup "stratejileri gereği kapalı kaynak kodlu yazılım geliştirmek isteyip" de "$3000 veremeyen" adamları öpeyim, sana bişey olmasın.
Ulusal Dağıtımın ana önceliği kamunun bilişim sorunlarına çözüm getirmektir, A kişisinin ya da B firmasının çıkarını gözetmek değil. Zaten bu sebeple özel şirketler yerine bir kamu kurumu tarafından yürütülüyor.
Özgür yazılım (özel olarak GPL) parayla satılabilir, yani üreticinin emeği korunur. Ama üretici ilerde ortadan kaybolursa ya da makul olmayan şartlar önerirse, alıcının başka bir üreticiye yönelmek veya kendi başına işini devam ettirmek şansı kalır. Kamunun gidip de özgür yazılım yerine kapalı yazılım satın alması en hafif deyimiyle salaklıktır. Bu yüzden böyle bir şeyi desteklemek için kendi önceliklerimizi değiştirmiyoruz.
Kimsenin anlamadığı şey bizim ne çıkar için çalışan Novell benzeri bir şirket, ne de "what your mom would use if it were twenty times easier" diye tshirtleri olup "koyun sürüsü toplumdan farklı elit insanlarız" mentalitesinde fanları olan debian benzeri bir dağıtım olduğumuz.
Burdan yazılım geliştiriyorum diyenlere de bir sözüm var:
Hiç biriniz Knuth, Dijkstra ya da McCarthy değilsiniz, büyük ihtimalle John Carmack bile değilsiniz, böyle adamların dışında Microsoftun, Torvalds'ın, ya da bizim yaptığımız iş zanaattır, bilim değil. O yüzden kapalı kod mapalı kod demeyin, efendi efendi özgür yazılımlarınızı yazın, makul bir ücret alın, çok büyük iş yapıyormuş gibi trip atmayın.
şimdi...
DAĞILIN ÜLEYN!
Be the first one to comment...
06 July 05, Wednesday @ 13:39
Bugün itibarıyla amatör denizci sınavını geçmiş ve official olarak "reis" sıfatını kazanmış bulunuyorum.
Aha burda da
street fighter salsa videosu var.
Be the first one to comment...
30 June 05, Thursday @ 07:58
Pardusman is back..
and this time, he is going to kick some ass...
Be the first one to comment...
22 June 05, Wednesday @ 13:50
Imposter
gizli gizli bir takım iç yapılanmalar geçiriyor. Sonuçları
ortalığa dökülmeye başladı bile.
PyQT pek leziz bir şey çıktı. Qt'yi bir ton boiler plate kod yazıp, c++ ile üzülmeden kullanabiliyorsunuz.
Bir de
Paranoid programlama dili var.
Be the first one to comment...
31 May 05, Tuesday @ 10:37
GUADEC'e gidemeyenler üzülmesin, muhtemelen kaçırmak isteyeceğiniz
şeyler oluyor.
Vikipedi değil,
uncyclopedia.
Bir de
das keyboard var.
Be the first one to comment...
16 May 05, Monday @ 08:43
Factor's
generational garbage collector, Making Wrong
Code Look Wrong, Who is qualified to carry the
bad mothafucka wallet?
Be the first one to comment...
12 May 05, Thursday @ 14:06
Böyle bi IBM bi HP etkinlikleri falan bende şu resmi yayımlama ihtiyacı doğurdu...
Be the first one to comment...