Fatih projesi üzerine

16 October 11, Sunday @ 18:30

Zeki Bildirici Linux gezegenindeki bir blog yazısında, Fatih projesinden bahsedip, bu projede özgür yazılım kullanılması için mücadele etmeye bir çağrı yapmış.

Bu konudaki diğer yazılarda da ıskalanan bazı önemli noktalar gördüm. Projenin olası dört katmanı üzerine kendi düşüncelerimi açıklamaya çalışacağım.

Donanım, bu işin en alt katmanı. Akıllı tahta ve tabletlerden bahsediliyor. Bu katmanda belli bir teknoloji seçimi yapmanın yada tek tip ürün kullanmanın aptalca olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu aletler her gün gelişiyor ve giriş sistemleri (dokunmatik ekran, hareket algılama, ses tanıma, vb) ile görüntüleme sistemleri (lcd, e-ink, kıvrılabilir ekranlar, vb) sürekli devrimsel değişiklikler geçirdiği için tek bir modele yada aygıta çakılı kalıp güncelleşememek tehlikesi var.

Bu alanda üretimi yerli yapmanın bir faydası olacağına inanmıyorum. Sonuçta herkes gidip işlemciyi ve ekranı Samsung, vb den alacak. Çin kalkıp iPhone'u biz ürettik diye böbürlense kargalar bile güler, ama Türkiye'de araba montajı yapmayı bir başarı sanıyoruz. Bu çağda değerli olan şey üretim değil tasarım, onu da donanım alanında yapmak çok büyük kaynak ve zaman ve elimizde hiç olmayan bir know-how istiyor. Malesef devlet ar-ge kaynaklarını temel bilimlerden çekip, ürün üretimine yönelik ve aslında özel sektörün yürütmesi gereken alanlara aktarıyor. Fizik, kimya ve biyoloji gibi temel bilimlere yatırım yapılmayınca da mesela yeni bir ekran teknolojisi gibi bir şeyin yerli olarak ortaya çıkması imkansız.

En mantıklı yol, tek tip aygıt üzerinde standartlaşmayıp, belli özelliklere (işlem kapasitesi, ergonomi, sağlamlık, fiyat) uyan birden fazla tedarikçiyi kullanmak. Yerli üretici elbette güzel olur ama devlet enerjisini bunu bu katmanda değil de daha üst katmanlarda sağlamaya yönlendirmeli.

İşletim Sistemi, gene bu projenin önemsiz ve alt katmanlarından biri. Temel giriş çıkış işlevlerini, çoklu çalışma ve ağ iletişimi imkanlarını sağlayan herhangi bir sistem yeterli olur. Ancak tek bir üreticiye bağlı kalmamak ve en önemlisi farklı donanımlara kolayca aktarabilmek açısında mutlaka bir özgür yazılım seçilmeli.

Bu katmandaki en mantıklı seçim Linux. Özellikle gömülü sistemlerdeki yaygınlığı, kolayca özelleştirilebilmesi ve bilgi birikiminin tamamen özgür olması nedenleriyle. Teknik destek alınabilecek Tübitak gibi bir devlet kurumu da olduğu göz önüne alınırsa, Pardus projesi bir Linux dağıtımı olarak en doğru seçim gibi görünüyor.

Yazılım altyapısı işin en önemli noktası. Herhangi bir iPad benzeri aleti çocuğun eline verince iş bitmiyor. Mesela ders içeriği çocuğun elindeki alete nasıl yüklenecek, güncelleme ve düzeltmeler nasıl dağıtılacak, sınav ve ödevler, istatistiki bilgiler bu aletlerden toplanıp merkezi bir sistemde nasıl analiz edilecek, ders anlatımı sırasında aletin uygun içeriği göstermesi nasıl sağlanacak, ders ve yardımcı içerikler hocalar tarafından nasıl üretilecek, bu işlerde hangi araçlar ve formatlar kullanılacak. Bunlar küçük ölçekte bile kolay olmayan, MEB ölçeğinde ise çok zor problemler. Bir de mesela ses tanıma ve ses sentezi gibi teknolojilere Türkçe desteği verilmesi gibi büyük çaplı ve önemli işler var.

Varolan teknolojiler bu iş için elverişli değil. PDF bu aygıtların ekranlarına uygun bir format değil, Flash kapalı olması yanında yeni giriş sistemlerini desteklemiyor, öğrencilerin video dersleri izlemesini isterseniz, bu videoyu alette depolamanın ayrı problem, ağdan sunmanın ayrı problem olduğunu göreceksiniz.

İşte asıl katma değerin olduğu (çünkü dünyada kimsede böyle bir sistem yok), ve yerli imkanlarla başarabileceğimiz (çünkü yazılım için büyük mali kaynaklar ve üretim tesisleri değil, doğru vizyon ve yetenekli yazılımcılar gerekiyor yalnızca) alan burası.

Bunun yürütücüsü kim olur bilemiyorum. Devlet kurumlarında yazılım geliştirme konusunda bir birikim yok. Pardus'un sürekli kaybettiği ve yerlerine yenisini koymadığı deneyimli elemanları ve daha halen devam eden yönetim yanlışlıkları da işin bu tarafını başaramayacaklarını gösteriyor. Özel sektörden biri yaparsa devlete satamaz, yada şöyle diyelim, devlete satabilecek olan özel sektör bu işi doğru dürüst yapamayacağı gibi yapmak niyetinde de olmaz. İhaleyi zaten ucuza almış, ilk yapacakları iş kârı arttırmak için işi en ucuza yapmaya çalışmak. Malesef ar-ge ucuza getirmeye çalışarak yada şark kurnazlığı ile yapılabilecek bir iş değil.

İçerik kısmı ise MEB'in halledeceği bir iş. Burada benim katabileceğim tek fikir, klasik kitap içeriğinin bu işe uygun olmadığı. Hipermetin (HTML, vb) bile ideal çözüm değil. En güçlü içerik, mutlaka çokluortam içeren ve etkileşimli bir deney ortamı sunan bir sanal dünya olacaktır.

Bu konuda bazı üniversitelerin güzel girişimleri var. Mesela Sebastian Thrun ve Peter Norvig'in yapay zeka derslerini 24 saatte 80.000 kişi çalışmış. Derslerin anlatımları tabiki çok güzel ve ara sorular ve sınavlarla zenginleştirilmiş. Bu tür eğitim teknolojilerinin en büyük avantajı alanının en iyisi kişiler tarafından büyük emek harcanarak bir kere oluşturulacak derslerin az bir maliyetle ve coğrafi engelleri aşarak çok sayıda kişiye ulaştırılabilmesi.

Koray Löker

16 October 11, Sunday @ 19:07

İçeriğin biçimsel yönüne ilişkin kaygılarına bir yanıt vermeye çalışayım. Dünyada uzaktan öğrenim ile ilgili çalışan aktörler arasında belirli bir standartlaşma sağlanabilmesi amacıyla yürütülen faaliyetler var. Açık standartlar temelli ve hedefli geliştirilen çeşitli ürünler, bir sürü teknik belgelendirme ve tartışma ile esnek, ölçeklenebilir, nesne temelli öğrenim araçları yaratma olanakları sunuyorlar. Pardus eğitimleri için bunların temel alındığı bir altyapı kurmak için uğraşıyoruz. Gerekleri belirledik, denemeler yaptık, kısmetse kısa süre sonra eğitim portalı, bu portalı oluşturan özgür yazılım ve açık standartları tanım ve tarif eden örnek belgelerle yayına girecek. İki tane anahtar sözcük vereyim: SCORM ve Dita. Bunlar, Avrupa Komisyonunun belge yayınlarken kullandığı araçlar olmaya da başladı. İçerisinde multimedya, sıçranabilen metin (hypertext) muhtelif görseller içerme yeteneğine sahip öğrenme nesneleri ve bu nesnelerin kullanıldığı mimariler oluşturulabiliyor.

Fatih'te de bu bilgi birikiminden ve araçlardan yararlanılması gerektiğine dair görüşümüzü, ilk günden beri tekrar ettik ve Eğitek'teki proje koordinatörleriyle hemfikir olduk. Yani diğer boyutlarda olup bitenden ayrı olarak bu konuya baktığımızda iyimser olabileceğimiz bir alan var.

Gürer

16 October 11, Sunday @ 22:42

Standartların kendilerini çok önemsemiyorum. Pratikte bir sürü problemi olan epub vb gibi bir sürü standart var. Önemli olan:

1. Temel bilgisayar kullanımından öte bilgisi olmayan birinin, video, ses ve metni kolayca birleştirip/oluşturup etkileşimli içerikler oluşturmasına imkan tanıyacak, en az flash editörü kadar güçlü bir üretim aracı,

2. İçeriği bu aletlerin ekran boyutlarında ve farklı font ölçülerinde makul performansla gösterecek, etkileşimi sağlayacak bir uygulama.

Bahsettiğim metin ise kesinlikle xml/html tabanlı bir hipermetin değil. Bir kitap sayfası göstermek yerine ekrana bilgilerin, notların, formüllerin, sayıların yazılıp silindiğini, öğrencinin materyal üstünde kendi notlarını alabildiğini yada soruları cevaplayabildiğini, hatta yazılımın bu notları karakterlere dönüştürüp işleyebildiğini düşün. Gelecek ve anlamlı olan kullanım bu. Yoksa html türevi bir formatla sayfa sayfa bir kitabı ekrana koyup yenilik zannetmenin bir anlamı yok, yıllardır yapılan bir şey bu.

Zeki Bildirici

18 October 11, Tuesday @ 17:28

Bu konudaki görüşlerinizi okumak beni çok mutlu etti. Ayrıca çağrıma karşılık verdiğiniz için de ayrıca teşekkür ederim.

İçerik kısmı, benim pek de aklıma gelmeyen bir kısımdı. Bahsettiğiniz özelliklerde içerik oluşturmak, belki de yeni nesil "ünite dergileri" vb gibi çokluortam yayınları olacak. Bunları özel şirketler hazırlayıp bu modülleri MEB'e satacak. Bu da bir iş kolu olabilir. Tabi nasıl olur, şimdiki BilgeAdam eğitimlerinden(!) ne kadar ileri gider bilemiyorum.

Diğer bir konu ise, Pardus'un işletim sistemi olması durumunda barındıracağı eğitim yazılımları. Bu konuda da şimdiye kadar pek bir gelişme olmadı. Fatih'i geçtim, normal bir sınıf için, iTALC ve moodle gibi uygulamaların durumu pek net olmadı hiç.

Mesela moodle için böyle bir hata kaydı var: http://bugs.pardus.org.tr/show_bug.cgi?id=15661

Bir iki ay önce Uberstudent dağıtımını eğitim ve yüksek öğrenim ile ilgili akademik yazılım seçkisi ile inceleyip küçük bir rapor hazırlamak istemiştim. http://blog.bluzz.net/daha-akademik-bir-pardus-icin-uberstudent-yolculugu-giris/ Topluluk süreçleri bütün servbest zamanımı aldığı için daha 1. sayfada kaldım. Oysa bu dağıtım bir kaç kişi tarafından seçki haline getiriliyor ve mpodle'ı sunabiliyor.

Pardus'a baktığımızda 1 yıl gibi bir sürede, bir arpa boyu yol alamamışız. Vizyon ile uyuşmayan bir yol haritası var.

İnce bir örnek de Zemberek. Zemberek neredeyse gelişimi durmuş bir hal aldı, dilbilgisi denetimi sağlamıyor. Bir taraftan baktığımızda, Türkçe, Pardus'un bel kemiğini oluşturuyor, ama bir taraftan bakınca, Zemberek hala düzgün imla denetimi yapamıyor, dilbilgisi denetimi ise yok. Pardus tarafında, zemberek bağımsız bir proje, bizim işimiz değil gibi algılanıyor, ve Zemberek'in gelişimi için bir işbirliği veya güç aktarımı yok. Oysa zemberek, önemsiz gibi görünse de Pardus'un çok önemli bir parçası. Pardus'tan ziyade özgür yazılımın Türkçeleşmesi adına önemli. (birçok dağıtım ve kelime işlemci zemberek kullanmakta). Kamu için bütün enerji kanalize edilmiş gibi bir hava var, fakat http://svn.pardus.org.tr/uludag/trunk/tasks/k2.1 burada Zemberek ile ilgili hiçbir şey yok. Kamuda noktadan sonra boşluk bırakılmadı diye yazı geri döner. Tez yazarken gördüm ki birçok kamu kurumunun adı zemberek'te yok, isimler yanlış yazım uyarısı vermekte. Bu bile "nasıl???" dedirten küçük bir detay.

Durum, detaylardaki çıkmazlar.

Post a comment

Text: